Stephen Frears’ın bol ödüllü yeni filmi özellikle gerçek bir
olaydan esinlenen senaryosu ve Judi Dench’in Oscar’a aday gösterilen
performansıyla dikkat çekiyor.Film bu senin Oscar ödüllerine de dört dalda aday
olmuş ve eli boş dönmüştü. Fakat Bafta ve Venedik Film festivallerinden ise
en iyi senaryo ödülü ile geri döndü.Film ayrıca İstanbul Film Festivali’nin de Açılış Filmiydi
Philomena henüz bir genç kızken, evlilik dışı bir
ilişki sonucu hamile kaldığında babası tarafından evlatlıktan reddedilmiş ve
bir manastıra bırakılmıştır. Burada doğurduğu ve başka bir aileye evlatlık
verilen oğlundan bir daha hiç haber alamamıştır ama elli yıl sonra bir
gazeteciyle yollara düşerek çocuğunu aramaya başlar. Manastırın kirli sırları
ortaya çıkarken, Philomena da izini kaybettiği oğlunun hayatına dair
birleştireceği parçaları toplar.
Film güzel ama Judi Dench'in
oyunculuğu çok ayrı bir güzel ve filmin önünde. Diğer oyunculuklarda başarılı
desek yalan olmaz.. Hikayede bazı bölümler çabuk geçip gidiyordu. Ancak bu
hikayenin kavranması için bir engel teşkil etmiyordu.Film aslında dinine düşkün
ve inanmayan iki insanın polemiklerini de içeriyor. Ancak bu belli
standartların dışına çıkmıyor. Film etkili bir
konu olduğu için film kendini izlettiriyor. Ama öyle can alıcı bir merak
bırakmıyor.
Özetlemek
gerekirse Philomena, alışamadığımız soğuk İngiliz esprilerinin biraz daha
kalitelisini içerisinde barındıran mizahi bir film gibi görünmesine rağmen
aslında derin bir dram filmi. Ama sulu bir mizah olmamasını sağlayan dram;
ajitasyona kaçmasını engelleyen bir mizah aynı potada eritilmiş ve dengesi tam
kıvamında bir film ortaya çıkmış.Bu anneler gününde sinemada izlenicek güzel bir mizahi dram.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder